Nerdun HACIOĞLU/MOSKOVA 29 Eylül 2009
Nükleer santralın kalbine girdik
Bir ay süren güvenlik soruşturmasının ardından alınan onaylarla, Rusya’nın Türkiye’ye satacağı reaktör teknolojisine ev sahipliği yapan Noviy Voronej Nükleer Santralı’na girdik. Türk basınından sadece Hürriyet’i kabul eden, Rusya’nın ilk sivil nükleer santralının müdürü Vladimir Povarov, 21’inci yüzyılla birlikte nükleer rönesansa girildiğini iddia etti.
Nükleer santralın kalbine girdik / Foto Galeri
RUSYA ile Türkiye arasında nükleer enerji alanında işbirliği dönemine girilirken, Rus Atomstroyexport şirketi, ülkenin ilk sivil nükleer santralının kapılarını Türk basınından sadece Hürriyet’e açtı.
Moskova’ya yaklaşık 600 km mesafede, Don nehri kıyısındaki Voronej şehri yakınında bulunan ve 1964 yılından günümüze aralıksız çalışan Noviy Voronej nükleer santralında kullanılan reaktörler, Mersin-Akkuyu’da inşa edilmesi planlanan reaktörlerle aynı, yani WWER tipi.
Tam 35 bin nüfuslu küçük bir şehir gibi
Bir ay süren güvenlik soruşturmasının ardından, Moskova’nın nükleer tesisler için öngördüğü güvenlik prosedürleri işletildi. İki günlük ziyaret için gereken izinleri aldıktan sonra geçen Salı günü Voronej şehrine doğru yola çıktık. Noviy Voronej Nükleer Santralı, şehrin 45 km dışına, Don Nehri kıyısında binlerce dönümlük araziye yayılmış. Güvenlik kordonuyla sarılı bu arazide yaşayan 35 bin kişi, küçük bir şehir oluşturuyor.
Bize refakat eden şirket temsilcisi Olga Hanım, santralin silindir şeklindeki beş su soğutma bacası uzaktan görününce, bilgileri sıralamaya başladı.
Voronej, ülkenin ilk sivil amaçlı nükleer santralı. Sovyetler Birliği döneminde açılan Obninsk nükleer santralı ise daha çok deneysel amaçlı ve nükleer silah yapımında kullanılıyordu.
Santrala girdikten sonra, idare binasına adım atmak için de adeta başka bir ülkeye giriş yapar gibi güvenlik kontrollerinden geçtik. Ardından Santral Müdürü Vladimir Povarov ile sohbetimize başladık.
Povarov, lafa, “Size nükleer enerjinin reklamını yapmak istemiyorum. İşin bu tarafını düşünmüyorum bile” diyerek başladı. Ancak ardından söyledikleri, dünyanın bir “nükleer rönesansa” girdiğini ortaya koyuyor:
Müdür Povarov: Şimdi nükleer rönesans çağı
“İnsanoğlunun atomu parçalamayı öğrenmesinden sonra, Rusya ve dünyada üç önemli dönemden geçildi. Birinci dönem 20. yüzyılın başından 1980’li yıllara uzanıyor. Nükleer enerji uzmanları bile bu döneme ‘atomun çılgın ve sorumsuz kullanım çağı’ adını veriyor. İkinci dönem 1986’da, Çernobil faciasının hemen sonrasında başlayarak 20. yüzyılın sonuna dek uzandı. Buna ‘hayalkırıklığı dönemi’ dendi. Üçüncü dönem ise birkaç yıl önce başladı. Şimdi nükleer rönesans çağındayız.”
‘Sadece ABD 30 yılda 100 santral yapacak’
Povarov, neden yeni bir çağa girdiğimiz sorusunu ise şöyle yanıtladı: “Çünkü her geçen günle biraz daha fazla enerji tüketen insanoğlu, atomun içine girmeden varlığını sürdüremeyeceğini anladı. Küresel ekonomik krizden çıkış bile sıkı bir şekilde daha fazla enerji üretilmesine bağlı. Geçmişten alınan dersler, nükleer teknolojide kaydedilen ilerlemeler, artık sorgulama gerektirmiyor. Nükleer enerji dışında başka hiçbir şansımız yok. Sadece ABD, önümüzdeki 30 yıl içinde 100 yeni reaktör inşa edecek. Rusya da bundan geri kalmayacak.”
Tüm personele alkol muayenesi
* YÜZLERCE metre uzunluğundaki koridorları geçerek, santralı baş mühendis yardımcısı Aleksey Şukin ile birlikte turladık. Şukin, her yerde göze çarpan yoğun güvenlik önlemlerini şöyle sıraladı:
* Personel, birinci ve ikinci derece olarak ikiye ayrılmış. Merkez komuta odası, ısı dönüştürücü buhar jeneratörü, elektrik jeneratörünün bulunduğu kritik mekanlarda çalışan personel “birinci derece” sayılıyor.
* Yaklaşık 50 kişiden oluşan birinci derece personel, sabah işe geldiğinde alkol muayenesinden geçiyorlar. Ayrıca santralın önemli bölümlerinde havadaki alkolü ölçen hassas cihazlar yerleştirilmiş bulunuyor. Alkolizmin en büyük sosyal sorun olduğu ülkede zorunlu bir önlem bu...
* Tüm personel, girerken hassas terazilerle tartılıyor. Çıkışta yeniden tartılıp artış olup olmadığına bakılıyor. Tıpkı pırlanta fabrikasında çalışan işçiler gibi. Amaç, radyoaktif maddelerin dışarı çıkarılmasını önlemek.
* Her bölüm arasında trafik lambasını andıran ışıklar var. Bunlar, radyasyon oranını gösteriyor. Turuncu yandığında alarmlar çalışıyor.
* Santralın kapalı ve açık tüm alanlarında koşmak yasak. Personelin yürümesi gerekiyor. Çünkü koşan birinin diğerlerini paniğe sürükleyeceği düşünülüyor.
Son 17 yılda 210’dan 1000 megavata çıkıldı
GENEL Müdür Vladimir Povarov, kendi santralinin evrimini ise şöyle anlatıyor:
“1964 yılında WWER-210 (210 megavat) gücündeki ilk reaktörle hayatına başlayan santral, 1969 yılında WWER-365 (365 megavat) ek güç kazandı. 1973 yılı sonunda iki yeni üçüncü ve dördüncü WWER-440 reaktörlerinin devreye girmesiyle santral yeni güce ulaştı. Son olarak 1981 yılında beşinci WWER-1000 (1000 megavat) gücündeki reaktör de devreye girdi. Bizim santral WWER reaktörlerin tarih içinde nasıl evrim geçirdiğini gösteriyor.”
1 kilovatı 1.5 sent
Povarov, santralın ürettiği 1 kW elektik enerjisi fiyatının ne olduğunu sorduğumuzda, fazla düşünmeden, “1 megavatın bize maliyeti 200 rubleyle 700 ruble arasında değişiyor” yanıtını verdi. Bu fiyatı kW başı dolara çevirdiğimizde ortaya 1,5 sent rakamı çıkıyor.
Kaynak:hürriyet.